ENDULUS-CORDOBA
Uzun bir aradan sonra gezi yazilarina tekrar dondum...Baktim daha 3 post rahat gezi yazim var,en iyisi son hiz yazmak! Resimler yuklu ancak benim yazilarini oturup yazmam gerektiginden, bir turlu basina gecmek istemedim....
Neyse kaldigimiz yerden endulus-sevilla dan sonra Cordoba ile devam ediyoruz...
Sabaha karsi ulastigimiz Cordoba'da bulutlu bir hava karsiliyor bizi.....
Otel'e esyalari birakip dogru gezmeye...Gez gez doyamadik bir turlu gezmelere :)
Ilk durak Almadovar Kapısı Romero de Torres'in Esmerlerinden
Juderia'nın bir labirent gibi uzayan sokakları, bembeyaz evlerin arasında La Mezquita'ya uzanıyor. Mahalle iki ünlü filozof yetiştirmiş.
İspanya'nın 17 özerk bölgesinden biri olan Endülüs'ün (Andalusia) sekiz şehri var. Bunlar Huelva,Cadiz, Sevilla, Cordoba, Granada, Jaen, Almeria ve Malaga.
Yolumuzun üzerinde önce Juderia mahallesi var. Bu bölge İspanya'ya araplardan çok daha
önce gelmiş bir halkın mahallesi, yani yahudilerin.
Uzun sokaklar bembeyaz evlerin arasinda yurumek cok mutlu ediyor beni...
Ara ara karsimiza cikan,eski ve degisik kiliseleri resimliyoruz......
Turislik bolgede en cok olan hediyelik esya dukkanlarindan magnet koleksiyonumuza bir yenisini daha ekliyoruz...
Hafif yagmur olunca cekiln karelerde degisik bir havaya burunuyor...
Yemek icin degisik bir cok menu mevcut..Biz de hakkimizi Tapas'tan yana kullandik..
Bu şehrin bir zamanlarki ihtişamını ve şöhretini düşünüyorum. Cordoba'nın Kütüphanesinde 600 bin kitap varken, o tarihten ancak 400 yıl sonra Fransa'daki kütüphanelerde sadece 900 cilt kitap olduğunu okudugum an geliyor aklıma.
Juderia'nın kıvrım kıvrım labirent gibi dar sokaklarının sonunda, birdenbire Mezquita karşımıza çıkıyor. Daha sonraki emirler zamanında da üç kez ilaveler yapılarak büyütülmüş olan, 856 sütunlu caminin içine, 16.yüzyılda 156 sütun yıkılarak bir de katedral oturtulmuş.
Bahçede arapların zamanındaki hurmalar yerine, bugün portakal ve limon ağaçları var. Abdes alınan kurnaların yerine de Mudejar tarzı (En basit tanımıyla Arap mimarisinin etkisiyle yapılan hristiyan mimari tarzı) çeşmeler var.
Ama iceride klasik kliselerde kokan o agar tutsu kokusu yok..Ve aniden o hos havaya girip, onceden camii oldugun hatirlayip o gunleri hayal etmeye calisiyoruz...Ortam cok etkileyici...
İspanya'nın tarihinde Romalılardan sonra Vizigotlar yer alır. Tarık Bin Ziyad onları yenerek Endülüs'e yerleşmiş. Dolayısıyla, Cordoba camisinin yani La Mezquita'nın yerinde daha önce San Vincente kilisesi varmış. Kilise, 30 yıl boyunca iki cemaat tarafından da beraber kullanılmış. Zaten Kilise de bir Roma tapınağının üzerine yapılmış. Yani tarih birbirini hem tamamlıyor, hem takip ediyor.
Duvarlardaki o islemeler ,o sanat eserleri oyle zarif ki mest oluyoruz gezerken...
Mihrap muhteşem. Bizans imparatorunun ustalarıyla beraber gönderdiği mozayiklerden
sanat eseri oluşturulmuş.
La Mezquita' nin arka taraftan bir gorunusu....
Sonra yolumuzu geriye, nehre doğru çeviriyoruz.Puente Romano, yani Roma Köprüsü Guadalquivir üzerinde bin küsür yıldır aynı güzellikte duruyor. Arkasında Calahara Müzesinde Endülüs İslam eserleri sergileniyor.
Calle de Flores'e (Çiçekler Sokağı) doğru ara sokaklara dalıyoruz. Bu sokaklarda duvarları çiçek saksılarıyla süslü evler var. Endülüste Mayıs başlarında ( 5-11 Mayıs ) evlerin çiçeklerle süslü avluları ziyarete açılarak, bir gelenek yaşatılıyor. Calle de Flores'in özelliği hem bu çiçeklerle süslü sokağı, hem de Mezquita'nın artık çan kulesi olan minaresini, aynı fotoğraf karesine alabileceğimiz en güzel nokta olması. Bembeyaz duvarlarda canlı kırmızı çiçekler, tertemiz sokaklar, masmavi bir gökyüzü, hiçbirşey yapmacık durmuyor.
Cordaba'da heykeli olan, Avrupa'nın Averroes olarak bildiği, ilk kadın hakları savunucusu, aklın ve bilimin herşeyin önünde olması doğrultusunda birçok kitabı latinceye çevrilmiş olan, 1126 doğumlu İbn-i Rüşd, aynı zamanda tıp eğitimi de almış. İlk katarakt ameliyatını yapan El Gafaki de yine bir Cordoba'lı.
Bir cok cesit hediyelik esya secenegi yine her gezide oldugu gibi burada
da oldukca guzel...
Saçları taraklarla sıkıca toplanmış,kat kat puanlı geleneksel elbiseleriyle İspanyol kadınlari bir anda cikiyor karsimiza ve o an cekim ani...
Endülüs'te karın doyurmanın en pratik yolu "tapas" barlarda atıştırmak. Bizdeki mezeler gibi
küçük tabaklarda soğuk ve sıcak atıştırmalıklar var.
Bizde ortam olarak cok guzel bir restaurant'in avlusunda tapas yedik...
Endülüs'te, dikkatimi ceken zeytin kahvaltıya uğramıyor. Yemeklerde masaya getiriliyor, o da yeşili, siyah zeytini pek görmedim diyebilirim.
Bu seferlik bu kadar olsun, bir daha gezi yazim GRANADA ile tekrar gorusmek uzere....
3 yorum:
Seneye ispanyol arkadaslarimizin dugunu icin guneye gidecektik. Fotograflari gordukten sonra hemen evlensinler istiyorum :) Her ispanya kaydindan sonra ayni sey oluyor bana :)
resimleriniz çok güzel bakarken İstanbul'un tarihi resimlerine bakıyor hissi verdi bi ara , ama dikkatimi çeken en önemli şey sokakların temizliği ve oralardaki tertip düzen.. ara sokaklarda duvarlarda kova içinde asılan çiçek saksıları da başka güzelmiş...
Böylesi gezebilmek çok güzel olmalı.Bunun tadını sonuna kadar çıkarmalı.Sizde öyle yapıyorsunuz.Resimler çok çok güzel.Blogunuzu keyifle geziyorum.Mutlu kalın :)
Yorum Gönder